Ah ruh ikizleri. Siz hiç ruh ikizinizle karşılaştınız mı? Kısacası ruhunuz yandı mı? Tamam anlamlı bir amacı var bu karşılaşmanın evet boyutların ve her şeyin ötesinde anlamlı ama acı verici. O yüzden çok da arayıp durmayın derim. Lakin zamanı geldiğinde karşılaşırsınız zaten. Bir kere mantıkla açıklanamayan olaylar zinciri bu süreç. Öncesinde hissediyorsunuz, sonra çekiliyorsunuz ve sonra sanki zaman duruyor, onu tanıyorsunuz. İşte orada, insanüstü bir varlıkmış gibi karşınızda duruyor. Bütün hatlarınız karışıyor, dedim ya zaman kavramı dağılıyor. Kavuşma, hasret giderme, hayatınızdaki bütün olan biteni daha sözde yeni tanıştığınız insana anlatma, falan filan derken pat o an geliyor… ayrılma zamanı… işte bu noktada ruh yanması olarak tanımladığım deneyimi yaşamaya başlıyorsunuz. E tabii anlam veremiyorsunuz. İnsani bilgilerimizle bildiğiniz bütün gidişata aykırı bir şey bu… ta ki anlayana kadar araştırmaya başlıyorsunuz. İşte olay da bu, aydınlanma süreciniz başladı. Tebrik ederim. Aşırı hassas bir dönem, yıkıksınız, bağımlı gibi…
Ruhsal bocalamalar, isyan etmeler, kaçmalar, teslim oluşlar, sonra yine kaçmalar, anlayamamalar ve anlamalardır ruh ikizleri. Peki bunları neden yaşadınız? Aydınlanmak, evrene titreşim yaymak, koşulsuz sevgiyi deneyimlemek, faydalı olmak için. İyi güzel de… bütün bunlar doğru mu? Tamam diyelim ki bilimsel bir şey var bunların altında. Mesela DNA’larınızla ilgili bir şey. O zaman hisleri nasıl tanımlarsınız? Bir ton soru var ardı arkası kesilmeyen. Bitmeyen bir merak başlıyor işte. Anlatılan onca şey var. Ne kadarı doğru?

Örneğin bu konuyla ilgili bir roman yazacak olsak şu şekilde olabilirdi;
“Çok soğuk bir gündü. Etraftan gelen rüzgar sesleri birbirine karışıyor ve birbirine çarpan eşyaların oluşturduğu ses armonisi içini ürpertiyordu. O kadar çok ürpertiyordu ki istemsizce o geceyi hatırladı. Onunla tanıştığı geceyi…
On sene öncesinin ılık bir ilkbahar gecesiydi. Hakikaten bu kadar zaman nasıl geçmişti, bilemiyordu. Sanki bu karşılaşmayı önceden hissediyormuş gibi garip bir enerji hissi vardı içinde. Sanki kainatın ona birşey anlatma şekliydi bu… bütün bunları sonradan anlamlandırmaya çalışacaktı. Zaten içinde saklı olan dipsiz evren merakı bu karşılaşmadan sonra daha da artmıştı.
Evet bu anımsama içini ısıtıyordu ve bir o kadar da ürpertiyordu. Tekrar tekrardan. Şanslı mıydı yoksa şanssız mı? Artık kestiremiyordu. Hayat hem çok zalim hem de fırsatlarla dolu olabiliyordu. Aşık olmak, aşık olmakla mı ilgiliydi, yoksa aşık olmak istemekle mi? Sorular, sorular… kafasında dönüp dolaşan soruları vardı her zaman her yere onunla birlikte gelen. O, bilgiye açtı ve anlamak istiyordu.”
İşte aynen de böyle bir şey, ruh ikiziyle karşılaşmak. Ancak size şunu söylemeliyim: Siz ruh ikizinizle birlikte olmak için karşılaşmadınız. Ona mutluluklar dileyin ve yolunuza devam edin. Çünkü onun mutluluğu sizin mutluluğunuz ve onun üzüntüsü sizin üzüntünüz. Yapmanız gereken tek şey, ona sevginizi göndermek ve teşekkür etmektir. Kendinizi madur durumda da sakın hissetmeyin. Unutmayın o da sizin kadar üzüldü.
Evet tek yapmanız gereken budur çünkü, oralarda bir yerlerde sizi bekleyen ve sizi çok mutlu edecek bir ruh eşiniz var. Onu bulun ve mutluluğu deneyimleyin. O sizi seviyor ve hayatı paylaşmaya hazır… siz de onu seviyorsunuz. Bu sevgi eşsiz ve huzur dolu, tadını çıkarın.
Ne demiş sevgili Mevlana: Hamdım, piştim, yandım.
